Herbert Spencer, 27 Nisan 1820 senesinde İngiltere’nin Derby şehrinde dünyaya geldi. Babası, George, geleneklere uymayan, Anglikan mezhebine bağlı olmayan bir okul öğretmeniydi.
Babası da dahil olmak üzere bir çok aile üyesi öğretmen olan Spencer, kırk yaşına kadar hiçbir eğitim görmemiştir. Garip bir gururla, “Ne çocukluğumda, ne de gençliğimde, hiç İngilizce dersi almadım, şu ana kadar gramer hususunda tek bilgim yok” demiştir. Sistematik bir eğitim almamasına, okumayı fazla sevmemesine karşın bir çok bilim dalında binlerce fikir ortaya atmış, ve “evrim” teorisinde Charles Darwin’in bir numaralı rakibi olmuştur.
Edindiği büyük başarıları müthiş gözlem kabiliyetine borçludur, doğrudan doğruya yaptığı gözlemlerle binlerce düşüncesini destekleyecek binlerce olguyu rahatlıkla bulmuştur.
1851 senesinde “Toplumsal Statik” adlı ilk kitabı, insan haklarının gelişimini, ve bireysel özgürlüklerin savunusunu evrimsel bir teoriyi temel alarak açıklar. 1858’de evrim teorisini biyoloji bilimi ile sınırlamayıp, bu teoriyi bütün bilimlere uygulamak düşüncesi kafasında belirdi. Sağlık poblemleri sebebiyle günde yalnızca birkaç saat yazabiliyor olmasına, ve maddi durumunun kötülüğüne rağmen, 1862’de dokuz ciltlik şaheseri Statik Felsefe’yi yazmaya başladı.
Statik felsefe kısaca bir çok değişik bilim dalına evrim teorisini uygulamayı konu alır. Bu şaheserin en fazla dikkat çeken, ve Spencer’ın da üzerinde en fazla çalıştığı bölüm, sosyoloji’ye evrim teorisinin uygulanmasını, toplum evrimini inceleyen, “Sosyoloji İlkeleri” adlı 3 cilttir. “Biyolojinin İlkeleri” , ve “Ahlâkın İlkeleri” bu şaheserin üzerinde en fazla konuşulan ve şüphesiz bilim dünyasına en fazla katkıda bulunan diğer bölümleridir.
1858’de evrim teorisini biyoloji bilimi ile sınırlamayıp, bu teoriyi bütün bilimlere uygulamak düşüncesini uygulamaya koyar. 1862’de dokuz ciltlik Sentetik Felsefe’yi yazmaya başladı. Sentetik Felsefe, kısaca bir çok değişik bilim dalına evrim teorisini uygulamayı konu alır. Bu kitabın en fazla dikkat çeken ve Spencer’ın da üzerinde en fazla çalıştığı bölüm, sosyolojiye evrim teorisinin uygulanmasını, toplum evrimini inceleyen, “Sosyoloji İlkeleri” adlı 3 cilttir. Spencer, ahlaki ve siyasal inançlarını, çağdaşı olan Toplumsal Darwinciler gibi bir Doğa felsefesi zemininde daha da ilerletmeye çalıştı. Darwin’in doğal evrim teorisinin ve bu teoriden önce kendisinin türettiği “uyum kabiliyeti” doğal seçilimin toplumsal hayatta uygulamasında başı çekti. Spencer’a göre, tıpkı doğada verilen var olma karşılaşmasında “uyum kabiliyeti en fazla olan”ın hayatta kalması gibi, toplumda yaşanan rekabet de en iyi olanın ortaya çıkmasını sağlayabiliyordu.
Spencer, toplumların tıpkı canlı organizmalar gibi işlediğini de öne surdu. Toplumlar ne kadar karmaşıklaşırsa parçaların karşılıklı bağımlılığı da o ölçüde artıyordu. Doğal bir özellik olarak kendi dengelerini sağladıkları için, kendi üyelerinin daha ileri düzeyde evrim için mücadele etmelerine ihtiyaç duyarlar. Lakin mücadele feodal toplumda askeri bir form kazanırken, Spencer, sanayileşmiş toplumda rekabet ve işbirliği bileşiminin bu formun yerini almasını gerekli görür. Ayrıca, evrimin özel çıkarları genel faydaya dönüştürerek bir tur “görünmez el” gibi işlediğini düşünür. Evrimin en uzun vadeli yönelimi egoizmden özgeciliğe doğrudur. Süreç içinde toplumsal hayat, toplumsallaşmanın en yüksek düzeye ulaşmasıyla bireysellikte en büyük gelişimi yarayacaktır.
1870’li senelerda ve 1880’lerin başında özellikle Amerika Birleşik Devletleri, Rusya ve İngiltere’de ünü doruk noktasına varmıştı. 1902’de Edebiyat dalında Nobel Ödülüne aday gösterildi. Bir çok ödülü ve övgüyü çoğu zaman reddetti.
Herbert Spencer, 8 Aralık 1903 tarihinde Brighton’da öldü.
Herbert Spencer geniş bir alana yayılmış farklı türdeki bilgileri uyumlu bir biçimde birleştirerek Viktoria dönemine damgasını vuran bireylerden olmuştur. Evrim kuramının gelişiminde ve kabulunde minimum Charles Darwin kadar büyük bir rol oynamış, bugün evrim kuramını açıklarken kullanılan bir çok terimi de ilk kez kullanan kişi, o olmuştur.