Ivan Pavlov Kimdir? Biyografi Sayfası

26.10.2021
463
Ivan Pavlov Kimdir? Biyografi Sayfası

Ivan Pavlov Kimdir? Biyografi, bölümünde Ivan Pavlov Kimdir? Biyografi sayfası ile karşınızdayız. Ivan Pavlov Kimdir? Biyografi detayları ile daha da iyi tanıyalım.

Ivan Pavlov Kimdir? Biyografi – Kaç Yaşında – Memleketi Neresi

Ivan Pavlov Kimdir Biyografi

Ivan Pavlov, 14 Eylül 1849 senesinde Rusya’nın Ryazan şehrinde dünyaya geldi. Son derece sabırlı, kendine güvenen, coşku dolu bir bilim adamı olan Pavlov, sonradan “koşullanmış refleks” adını vereceği, alışkanlığa bağlı davranışlar üzerinde çalışmalar yaptı. Sindirim sistemi üzerindeki çalışmalarında olduğu gibi, bu çalışmasında da kobay olarak köpekleri kullandı.

Bir çoğumuz apansız şimşek çaktığında, veya beklenmedik bir çığlık duyduğumuzda yerimizden sıçrarız. Bu davranış bir tehlike karşısında olduğumuz düşüncesinden doğmamakta, doğrudan buluşmaktedir. Düşünmek için zaman da yoktur zaten. Karanlıktan aydınlığa çıktığımızda gözlerimiz elimizde olmadan kamaşır; sert bir hareketle yüz yüze sıra geldiğinde irkiliriz. Nefes borumuza ufak bir yemek kırıntısı kaçtığında öksürmeye, üşüdüğümüzde titremeye başlarız.


İstenç dışı bir araya gelen bu tür davranışlara refleks denir. Yeni doğan çocuğun ağlaması tipik bir reflekstir; herhangi bir öğrenme veya koşullanma gerektirmez. Refleks, insana özgü bir davranış değildir; daha çok hayvanların sergilediği doğal bir tepkidir. Davranışlarımızın ufak bir bölümünü kapsayan doğal tepkilerimizi değiştiremeyiz. Oysa sosyal ilişkiler içinde kazandığımız davranışlarımızın genelde basit bir “etki – tepki” tekdüzeliği içinde kaldığı söylenemez; bunlar içinde refleks görünümünde olanlar bile değişime açıktır. Bu, bir ölçüde hayvanlar için de doğrudur.

Sirk hayvanlarının bizi eğlendiren, çoğu kez hayrete azaltan becerileri “refleks” dediğimiz doğal tepkiler değil, öğrenilmiş davranışlardır. Bir aslan fakat belli bir eğitim sürecinden sonra ateş çemberinden atlayarak geçer. Ayının tef eşliğinde dans etmesi, köpeğin iki ayağı üzerinde durması veya sahibinin fırlattığı topu kapıp getirmesi doğal tepki değil, kazanılan birer alışkanlıktır. Bir beceri, yerleşik bir alışkanlığa dönüşünce, düşünme gerektirmeyen refleks türünden bir davranış haline gelir, belli bir ikazyla istenç dışı olarak açığa çıkar.

Misal verilecek olursa, sorulduğunda adımızı hemen söylememiz; “iki kere iki kaç eder” sorusunu “dört” diye yanıtlamamız; telefon çaldığında ahizeyi kaldırır kaldırmaz “alo” dememiz; gömleğimizi iliklememiz, ayakkabı bağını bağlamamız, vb. davranışlarımız düşünme gerektirmeyen refleks türünden hareketlerdir.

İlk bakışta, doğuştan sahip olduğumuz reflekslerle, sonradan kazandığımız yüzme, konuşma, dans etme gibi becerilerimizi ayırmak kolay değildir. Bu tür alışkanlıkların oluşumuyla ilk ilgilenen bilim adamı, Rus fizyologu Ivan Pavlov olmuştur.

Bir köy papazının oğlu olan Ivan, daha ufak yaşta okumaya, öğrenmeye müthiş ilgi gösteriyordu. Çocuğun bu ilgisini farkeden ailesi, onun iyi bir eğitim alması yolunda adeta seferber oldu. Orta öğretim senelerında, seminerine katıldığı bir öğretmeninin teşvikiyle, Ivan bilime yöneldi ve araştırma merakı giderek onda yaşam boyu sürecek bir tutkuya dönüştü.

Genç araştırmacı liseyi bitirir bitirmez St. Petersburg Üniversitesi Doğa Bilimleri Fakültesi’ne başvurdu. Fizyolojiye duyduğu özel ilgi sebebiyle yüksek öğrenimini tıp alanında bitirdi, ama hekim olarak çalışmadı. Tek amacı kendi eliyle kurduğu bir laboratuvarda incelemelerinı sürdürmekti. Lakin parasal olanakları kısıtlıydı. Sonunda özel bir klinikle ortaklaşa ufak bir laboratuvar kurmayı başardı.

Ivan Pavlov, donanımı yetersiz olan bu yerde tek başına çalışmaya koyuldu. Uzun süre bir asistan bile tutamadı. Ne var ki, genç bilim adamı kararlıydı. Çok geçmeden deneyleriyle bilim çevrelerinin dikkatini çekmeyi başardı ve böylece Tıp Akademisi’ne profesör olarak atandı.

Bir süre sonra da yeni kurulan Deneysel Araştırma Enstitüsü’nün başkanlığına getirildi. Bilhassa sindirim sistemi üzerindeki araştırmasıyla adı ülkeler arası bilim çevrelerinde duyulan Pavlov, 1904’de Nobel Ödülü’nü kazandı. İşlediği ana tez, sindirim dahil, bedensel tüm fonksiyonların sinir sisteminin denetiminde olduğuydu (o zaman hormonların sindirim sürecindeki rolü halen bilinmemektedu).

Son derece sabırlı, kendine güvenen, coşku dolu bir bilim adamı olan Pavlov, eskiden beri ilgilendiği bir konuya dönmeye karar verdi. Bu konu, onun ardından “koşullanmış refleks” adını vereceği, alışkanlığa bağlı davranışlardı. Pavlov, sindirim sistemi üzerindeki çalışmalarında olduğu gibi, bu yeni çalışmasında da denek (kobay) olarak köpekleri kullandı.

Bilindiği üzere, yiyecek (örneğin bir kemik veya et parçası) gördüklerinde köpeklerin ağızları sulanır, kimi hallerde salyaları akar. Aslını söylemek gerekirse bu doğal refleks, derece farkıyla insanlarda da görülen bir olaydır. Ayrıca bireylerin ağzının sulanması için, doğrudan yiyecek görmeleri de gerekmemektedir. Yatılı okul öğrencileri, öğle yemeği öncesi zilin çalmasıyla ağızlarının nasıl sulandığını çok iyi bilirler.

Pavlov, aynı koşullanmanın köpeklerde de olup olmadığını ortaya koymak istedi. Yaptığı deney basitti: Odasında tuttuğu köpeğe bir zil sesinden sonra yiyeceğini verdi. Bu uygulama düzenli olarak birkaç hafta sürdürüldükten sonra köpeğin ağzının sulandığını gördü. Hayvan doğrudan yiyeceğe gösterdiği refleksi artık zil sesine de göstermekteydi.

Başka bir deneyinde Pavlov, zil sesi yerine ikazcı olarak biri çembersel, diğeri oval biçimde iki ışık kullandı. Köpeğe, yiyeceğini çembersel ışıktan sonra verip, oval ışıktan sonra vermemeye başladı.

Bir süre sonra köpeğin çembersel ışığa refleks gösterdiğini, oval ışığa ise göstermediğini; fakat, oval ışığı çembersel ışığa dönüştürme süreci başlayınca, hayvanın ayırt etme sıkıntısına düştüğünü ve çok geçmeden hırçınlaşarak sağa sola koşup havlamaya başladığını saptadı (Neyse ki Pavlov, koşullanmayı çözme yöntemiyle köpeği içine düştüğü bunalımdan kurtarmıştır!).

Bu sonuç şüphesiz, hayvanların da insanlar gibi deneyimler yoluyla refleksler kazanabilecekleri manasına gelmektedir.

Pavlov bu kadarla yetinmemiş ve yine deneysel olarak, hayvanların da insanlar gibi koşullanmayla edinilmiş reflekslerden kurtulabileceğini göstermiştir. Ağız sulanması refleksine dönelim: Yukarıda altı çizildiği üzere, refleksin kurulmasına yönelik ilk etapta, yiyecek verilmeden önce zil çalınmaktaydı. Bu etapta köpeğin bir süre sonra zil sesiyle yiyecek beklentisi içine düştüğünü bilinmekte.

Koşullanmayı çözmeye yönelik ikinci etapta, zil çaldığı halde yiyecek verilmez; beklenti giderek zayıflamaya yüz tutar; sonunda zil sesi tesirini yitirir, koşullanma kırılır. Zil sesine karşın hayvanda refleks görülmez olur. Bu, hayvanlarda da koşullanmış davranışın doğal reflekse dönüşmediği manasına gelmektedir.

Başka bir deyişle, deneyimle kazanılan (veya yitirilen) bir refleks, salt fizyolojik bir olay değil, kimi ruhsal yetileri de içeren, psikolojik bir davranıştır. Pavlov’un ulaştığı bu sonucun, yüzyılımızın ilk yarısında büyük bir atılım içine giren “Davranış Psikolojisi” dediğimiz Behaviorism’e yol açtığı söylenebilir.

Sindirim sistemi üzerindeki çalışması Ivan Pavlov’a Nobel Ödülü’nü kazandırmıştı; ama onu dünya ölçüsünde ünlü kılan, koşullanmış refleks çalışması oldu. Bolşevik devriminden sonra Sovyetler Birliği Pavlov’a üstün bir saygınlık tanır. Bu belki de onun yöntemiyle ‘Halkların” Marxist ideolojiye basit bir şekilde koşullandırılabileceği beklentisinden ileri gelmiştir.

Ivan Pavlov köpekler üzerindeki deneyleriyle insan davranışlarını inceleyen psikologlara gerçekten önemli bir ışık tutmuştu. Ne var ki, insan davranışlarının salt koşullanmış reflekslere indirgenemeyeceği yetmiş yıllık Sovyet deneyiminin sonuçsuz kalmasıyla açıklık elde etmiştir.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.