Cahit Sıtkı Tarancı, 2 Ekim 1910’da Diyarbakır’da dünyaya geldi. Babası, Diyarbakır’da ticaret ve ziraatle uğraşan köklü Pirinçcizadeler ailesinden Bekir Sıtkı Bey; annesi, babasının amca kızı Arife Hanım’dır. Akrabaları Pirinççioğlu soyadını aldığı halde Soyadı Kanunu çıktığı yıl pirinç ekiminden fazla zarara uğrayan babası Bekir Sıtkı Bey, bu duruma kızarak çiftçi manasına gelen Tarancı soyadını almıştır.
Cahit Sıtkı Tarancı, Diyarbakır’da başladığı ilk eğitimin sonrasında aile geleneğinden ötürü orta öğrenim için Kadıköy Fransız Saint Joseph Lisesi’ne gönderildi.
Cahit Sıtkı Tarancı, Lise öğrenimi için 1931 senesinde Galatasaray Lisesi’ne geçti. Fransızcayı çok iyi öğrenerek Baudelaire, Rimbaud, Mallarme’yi özümsedi. Şiir yazmaya lise senelerında başladı. İlk şiirleri Galatasaray Lisesi’nin “Akademi” isimli dergisinde ve Servet-i Fünun dergisinde yayımlandı. Ömürboyu yakın dost olacak Ziya Osman ile 1928-1929 senesinde okulda tanıştı.
Cahit Sıtkı Tarancı, 1931 senesinde girdiği Mülkiye Mektebi’nden ikinci senenin sonunda atılınca Yüksek Ticaret Okulu’na girdi fakat memuriyet sınavını kazanıp Sümerbank’ta çalışmaya başladıktan sonra bu okuldan da ayrılmak zorunda kaldı. ”Ömrümde Sükût” adlı ilk şiir kitabı halen Mülkiye Mektebi’nde iken yayımlandı. Karabük’e atanması üzerine Sümerbank’ta başladığı memuriyetten ayrıldı; çalışma yaşamını öykülerini yayımlamakta olduğu Cumhuriyet gazetesinde sürdürdü.
Cumhuriyet Gazetesi sahipleri Nadir Nadi ile Doğan Nadi’nin desteği ile Üniversite yüksek öğrenimini tamamlamak üzere Paris’e gitti. 1938-1940 senelerı içinde Sciences Politiques’e sürdü. Paris’teyken Paris Radyosu’nda Türkçe yayınlar spikerliği yaptı; öte yandan da gazeteye öyküler yollamaya sürdü. Paris’teki öğrenciliği sırasında Oktay Rıfat ile tanıştı.
2. Dünya Savaşı sırasında Alman uçakları 1940 senesinde Paris’i bombalamaya başlayınca öğrenimini tamamlayamadı;bisiklet ile kaçarak Lyon ve Cenevre yoluyla Türkiye’ye geri döndü. Askerliğini 1941-1943 senelerında Ege’nin ufak kentlerinde yaptı. Ünlü “Haydi Abbas” şiiri, askerlik döneminin bir ürünüdür.
Cahit Sıtkı Tarancı, O senelerda ailesi artık İstanbul’a yerleşmişti; bir süre babasının Eminönü’deki ticarethanesinde çalıştı fakat içki poblemleri yüzünden babası ile arası açılınca Ankara’ya gitti. Sırasıyla Anadolu Ajansı’nda, Toprak Mahsulleri Ofisi’nde ve Çalışma Bakanlığı’nda tercüman olarak çalıştı. “Otuz Beş Yaş” şiiri ile 1946’da CHP Şiir Ödülü’nde birincilik aldı ve yurt çapında tanınan bir şair oldu. Çalışma Bakanlığı’ndaki görevi sırasında tanıştığı Cavidan Tınaz ile 4 Temmuz 1951 tarihinde evlendi. Evlendikten sonra yazdığı şiirlerini “Düşten Güzel” adlı kitapta topladı.
Cahit Sıtkı Tarancı, 1953 senesinde geçirdiği bir krizden sonra felç oldu. Yatağa bağlı ve yarı bilinçli durumda olan şair; İstanbul ve Ankara’da çeşitli hastanelerde tedavi gördü; bir yıl kadar Diyarbakır’daki baba-evinde bakıldı. 1956 senesinde tedavi ettirilmek üzere devlet aracılığıyla Avrupa’ya götürüldü.
Cahit Sıtkı Tarancı, zatülcenp hastalığına yakalanarak 12 Ekim 1956 tarihinde Viyana’da vefat etti Cenazesi Ankara’da Cebeci Asri Mezarlığı’na toprağa verildi. Arkadaşı Ziya Osman Saba’ya yazdığı mektuplar 1957 senesinde “Ziya’ya Mektuplar” adıyla yayımlandı.
Kitaplarına almadığı şiirlerle şiir çevirileri ve kendisi için yazılanlar “Sonrası” adlı kitapta toplanarak 1957’de yayımlandı.
Ailesinin Diyarbakır’da ki evi 1973 senesinde “Cahit Sıtkı Müze Evi” olarak ziyarete açıldı.
Öyküleri, ”Cahit Sıtkı Tarancı Hikâyeciliği ve Hikâyeleri” adıyla Selahattin Önerli tarfından 1976’da kitaplaştı.
Şairi anlatan kapsamlı bir araştırma, Prof. Dr. Ramazan Korkmaz aracılığıyla 2002 senesinde 2İkaros’un Yeni Yüzü – Cahit Sıtkı” adıyla yayımlanmıştır.
Kimileri ‘Muhit’ ve ‘Servet-i Fünun/Uyanış’ dergilerinde yayımlanan ilk şiirlerini 1933 senesinde yayımlanan Ömrümde Sükut adlı kitapta topladı. Otuz Beş Yaş şiirinin, 1946’da, Cumhuriyet Halk Partisi’nin gerçekleştirdiği, yarışmada birincilik kazanmasıyla ününü pekiştirdi ve Cumhuriyet Dönemi’nin önemli şairleri arasına girdi.
Sanat için sanat ilkesine bağlı kaldı. Ona göre şiir, sözcüklerle güzel şekiller kurma sanatıdır. Vezin ve kafiyeden kopmamış; ama ölçülü yahut serbest, her türlü şiirin güzel olabileceği inancını taşımıştır. Açık ve sade bir üslubu mevcuttur. Çoğu gerçeğe bağlı olan mecazları, derin, karışık ve enteresan değildir. Uzak çağrışımlara ve hayal oyunlarına pek itibar etmemiştir. Zaman zaman bazı imaj ve sembollere başvurmuştur.
Cahit Sıtkı Tarancı, Şiirlerinde en fazla yaşama sevinci ve ölüm temalarına yer vermiş, nedense hep ölümün üstüne gitmiştir. Ayrıca yitik aşklar, mutlu sevdalar, yalnızlık, yaşadığı bohem yaşamın buruklukları, çocukluk özlemi de şiirlerine konu olmuştur.
Cahit Sıtkı Tarancı Eserleri
Şiir Kitapları
1933 Ömrümde Sükut
1952 Düşten Güzel
1957 Sonrası
Mektupları
Ziya’ya Mektuplar (Ziya Osman Saba’ya)
Öykü
Gün Eksilmesin Penceremden (Ölümünden sonra derlendi)