Erol Taş, 28 Şubat 1926 senesinde Erzurum’da dünyaya geldi. Bilhassa oynadığı kötü adam rolleriyle ün yapmıştır.
Henüz iki yaşında iken, babası Hamza Bey’in ölümü üzerine annesi Nazife Hanım ile birlikte İstanbul’a taşındı. Okul çağında olmasına rağmen ailesine yardım etmek için okuldan ayrıldı ve çeşitli mesleklerde çalıştı.
Bunların içinde hamallık, tezgâhtarlık sayılabilir. O dönem bunun yanı sıra boksörlük de yapan Taş, 1947 senesinde İstanbul ve Türkiye ikinciliğini kazandı. Yine o yıl askere gitti ve üç yıl askerlik görevini yaptı. Askerden dönünce Cankurtaran’da bir iplik fabrikasında çalışmaya başladı.
Erol Taş’ın sinemaya tesadüf sonucu girişi de o sıralarda oldu. Sinemaya tesadüfi girişini şöyle anlatır sanatçı: “Lütfi Akad o bölgede bir film çekiyordu. Biz de işten kaytarıp çekimleri izliyorduk arkadaşlarla. Günlerce süren çekimlerden birinde mahallede oturan birkaç serseri, film ekibine musallat olup onları rahatsız etmeye başladı. Film ekibini korumak için birkaç arkadaşımla birlikte, serserilerle kavgaya giriştik ve Lütfi Bey’in yanında onlara bir güzel dayak çektik. Serseriler toz oldu tabi. Lütfi Akad ardından haber göndermiş bana, ‘Bir kavga sahnesi var, gelsin oynasın’ diye. Böylelikle sinema yaşamım başladı. Filmdeki rolümü diğer yönetmenler de beğendi ve ardı ardına teklifler gelmeye başladı.”
Sinemaya ilk 1957 senesinde Mümtaz Alpaslan’ın çektiği “Acı Günler” filmiyle girdi. Başlangıçta filmlerde figüranlık ve ufak roller ile görüldü fakat kısa bir sürede yıldızı parladı. Bir yıl sonra Dokuz Dağın Efesi (1958 – Metin Erksan) filmde bir çobanı canlandırdı. Bu filmi takip eden senelerda ise, Dikenli Yollar (1958 – Nişan Hançer), Peçeli Efe (1959 -Faruk Kenç), Şoför Nebahat (1960 – Metin Erksan), Köyde Bir Kız Sevdim (1960 – Türker İnanoğlu), Dişi Kurt (1960 – Ömer Lütfi Akad) ve Gecelerin Ötesi (1960 – Metin Erksan) gibi birden fazla filmde değişik karakterleri canlandırdı.
Taş’ın oynadığı filmlerdeki rollerden bazı örnekler vermek gerekirse: Hayat Kavgası’nda (1964 – Tunç Başaran) dediği dedik bir baba, Devlerin Kavgası’nda (1965 – Kemal Kan) kötü kardeş,Seveceksen Yiğit Sev’de (1965 – Hüsnü Cantürk) çiftlik sahibi, Sırtımdaki Bıçak’da (1965 – Natuk Baytan) karısı ve sevgilisi aracılığıyla katledilen bir koca, Son Darbe (1965 – Hicri Akbaşlı) ve Cevriyem’de (1978 – Memduh Ün) bir komiser, Aslanların Dönüşü ve Yedi Dağın Aslanı’nda (1966 – Yılmaz Atadeniz) bir cengâver, İnce Cumali (1967 – Yılmaz Duru), Tutku (1974 – Hüsnü Cantürk),Toprağın Teri (1981 – Natuk Baytan) ve İsyan’da (1979 – Orhan Aksoy) kötü ağa, Maskeli Beşler ve Maskeli Beşlerin Dönüşü’nde (1968 – Yılmaz Atadeniz) bir Meksikalı, Aslan Bey’de (1968 -Yavuz Yalınkılıç) eski bir Rus Generali, Gelin Kız’da (1970 – Orhan Elmas) oba beyi, Kanıma Kan İsterim’de (1970 – Çetin İnanç) idamlık katil, Öksüzler’de (1973 – Ertem Göreç) dilendirici,Belalılar’da (1974 – Melih Gülgen) çetebaşı, Tatlı Nigar’da (1978 – Orhan Aksoy) zengin bir kasabalı, Çayda Çıra’da (1982 – Yücel Uçanoğlu) zengin bir ağa, Alınyazısı’nda ise (1986 – Orhan Elmas) eski bir külhan beyi olarak çıktı karşımıza. Gerek teknik ve konu, gerekse de sinema dili yönünden vasat diyebileceğimiz bu ve benzeri filmlerde Taş, dönem dönem çeşitli roller aldı. Lakin sinemada onu adından çok fazla söz ettiren filimler Susuz Yaz, Duvarların Ötesi ve Gecelerin Ötesi oldu.
Erol Taş’ı 1969 yılı itibariyle Çetin İnanç, 1971’den sonra ise Yılmaz Atadeniz’li serüven filmlerinde çok fazla görmekteyiz. Yılmayan Şeytan filminde (1968 – Yılmaz Atadeniz) Dr. Şeytan’ı oynar. Dr. Şeytan (Erol Taş), “Tanyant” madenini tercih ederek bir robot icat eder. Amacı ürettiği robotlarla dünyayı ele geçirmektir. Lakin filmin sonunda kısa devre yapan robotu aracılığıyla öldürülür. Çeko’nun (1970 – Çetin İnanç) konusu ise 1875 senesinde Meksika’da geçmektedir. Ramon isimli eşkıya (Erol Taş), köylülere türlü işkenceler yapmakta ve cinayetler işlemektedir. Bir başka Yılmaz Atadenizfilmi olan Maskeli Beşler ve Maskeli Beşler’in Dönüşü’nde (1968) ise (Erol Taş) yine Ramon ismi ile fakat bu kez Meksikalı bir general rolündedir. Kızıl Maske’de (1968 – Tolgay Ziyal) müze müdürü, Küçük Kovboy’da (1973 – Guido Zurli) çiftlik kahyası, Hakanların Savaşı’nda ise (1968 – Mehmet Arslan) Kubilay Han rollünü oynamaktadır.
Ömer Lütfi Akad aracılığıyla 1966’da çekilen Hudutların Kanunu’nun konusu Güneydoğuda bir sınır kasabasında geçmektedir. Toprak verimsizdir ve tek geçim yolu kaçakçılıktır. Kaçakçı olmamak için direnen Yılmaz Güney’in aksine Erol Taş yani Ali Cello çoktan çareyi bu işte bulmuştur bile. Sınırdan kaçak davar geçirmektedir fakat sonunda başlattığı oyuna yenik düşer ve bir çatışmada vurularak ölür. Hudutların sert ve acımasız yasaya karşı Ali Cello’nun kötülüğü bile dayanamamıştır. Taş bu filmde de çoğunluk kötü adam rollerinden birisini alışılagelmiş bir oyun tarzı ile oynamaktadır.
1968’de Nuri Ergün aracılığıyla çekilen “Dertli Pınar” ise Taş’ın ağa tiplemeleri için örnek gösterilebilir. Mahmutoğlu Hilmi Ağa (Erol Taş) köylünün toprağını çeşitli dalaverelerle hatta silah zoru ile elinden almakta ve etrafındaki herkese hükmetmektedir. Daha fazla toprağa sahip olma tutkusu saplantı halini almıştır. Bunun için yapamayacağı şey yoktur. Lakin her şey planladığı gibi gitmez, bütün çabasına rağmen sonunda yenildiğini anlar ve suçunu itiraf eder. Oyun düzeyinin vasat olduğu bu filmde Taş abartılı olduğu kadar da kontrolsüz bir oyun sergilemektedir.
1960 yılı yapımı “Gecelerin Ötesi”, oyunculuk kariyeri için önemli bir fırsat oldu sanatçı için. Henüz sinemaya yeni yeni ısınmaya başlayan Taş, bu filmle Metin Erksan’la tekrar çalışma fırsatı buldu. Ekrem (Erol Taş), bu filmde aynı çevreden gelen, farklı endişe ve tutkularını ortak bir eylemde birleştiren altı kahramandan biri olma özelliğini taşır. Uzun seneler bir tekstil fabrikasında işçi olarak çalışmış geriye dönüp baktığında fazla bir yol alamadığını görmüştür. Bu ezik yaşantısından doğan bunalımı, isyanı onu diğer beş arkadaşı ile birlikte soygun düşüncesinde harekete geçirmiştir. Lakin sistemin hazırladığı son bu filmde de değişmemektedir.
Erol Taş’ın olduğu bir başka önemli yapım ise, Necati Cumalı’nın hikayesinden 1963’de Metin Erksan aracılığıyla filme alınan “Susuz Yaz” oldu. Bu filmde Hülya Koçyiğit ve Ulvi Doğan ile bir üçleme çizen Taş, Osman karakterini oynadı. Osman’ın kötülüğü son derece yalındır ve ben merkezîyetçi bir yapı hakimdir. Yıllar önce eşini kaybetmiştir ve hapisteki kardeşinin (Ulvi Doğan) karısına (Hülya Koçyiğit) sahip olmak istemektedir. Etrafındaki herkesten bir nevi intikam almaya başlar ve önce köyün suyunu keser. Suyu alınan köylü ürünsüz kalır, toprağı çoraklaşır. Nasıl susuz kalan toprak halkına ihanet ederse, seneler önce eşini kaybeden Osman’da bastıramadığı cinselliğine zalimce isyan eder. Tutkusuna yenik düşen Osman’ın bu özelliği doğasındaki ilkelliği ile birleştiğinde doyumsuzluğu tümden ele verir kendini. Osman’ın kötülüğünün temelinde yatan bir diğer önemli nokta ise tarladaki korkuluk ile paylaşımı yaptığı yalnızlığıdır. Yalnızlığını yalnızca tutkularıyla bastırabilir. Tutkuları ise onun ölümüne giden yolun hazırlayıcısıdır.
Tarihsel bir zaman içinde değerlendirildiğinde Erol Taş, bir başka önemli rolünü 1964’de Orhan Elmas’ın yönettiği “Duvarların Ötesi” filminde oynadı. Filmde müebbet hapse mahkûm edilen Babaç (Erol Taş), kendisi gibi müebbet yiyen veya idamlık altı arkadaşı ile hapisten kaçar. Amaçları özgür olabilmek, koğuşun dışında sorunsuz bir nefes alabilmektir. Lakin “duvarların ötesi”nde kendilerine seçtikleri sığınak da hapishaneden daha farklı değildir onlar için. Aslını söylemek gerekirse nereye kaçarlarsa kaçsınlar her yer bir hapishanedir onlara. Çünkü sistem aracılığıyla suçlanmış toplum aracılığıyla da dışlanmaktadırlar. Gerçek suçlu kimdir? Babaç ve dostlarının mı yoksa sistemin yanlış dönen çarkı mı?
Sinemada kötü adam rolleri ile bilinen sanatçı, bu tiplerin dışına çıktığı filmlerde, aslında her tür kişiliği rahatlıkla oynayabileceğini de ispatlamıştır. Zaman zaman da olsa oynadığı iyi tiplerle seyirciyi şaşırtmıştır. Bir başka Akad filmi olan “Ana”da Taş, bu kez kötülükten kaçmaktadır. 1967’de çekilen ve Türkan Şoray ile başrolü paylaşımı yaptığı Ana filmi onun az rastlanan iyi adam tiplemeleri için gösterilecek enteresan bir örnektir. Yaptığı balık ağları ile geçimini sağlayan Şevket (Erol Taş), kan davası yüzünden ailesi ile birlikte köy köy dolaşmaktadır. Sinemanın kötü adamı olarak anılan Taş, filmdeki Şevket tiplemesinde tamamen değişik bir karakter çizmektedir. Kanlısı rolündeki Kadir Savun’la adeta rolleri değişmiş gibidirler. Bu seyirci içinde çok alışılagelmiş bir durum değildir. Yıllar süren takibin sonunda Şevket kanlısı Musa (Kadir Savun) aracılığıyla vurularak öldürülür.
Bir başka örnek ise, 1992 senesinde çekilen, Mehmet Tanrısever’in yönettiği “Sürgün” filmidir. Erol Taş, sinemada rol bulduğu bu son filminde, kurtuluş savaşını görmüş yaşamış eski bir çavuşu oynamaktadır. Üniformasını üzerinden hiç çıkarmayan Süleyman Çavuş, göğsünde taşıdığı istiklal madalyası ile de büyük gurur duymaktadır. Çatak köyüne gelen öğretmenin (Bulut Aras) yeniliklerine sıcak bakar, ona yardımcı olmaktadır. Hatta köyün muhtarına karşı onu savunur. Öğretmenin köyden sürgün edilmesini engellemek için köy halkıyla birlikte Kaymakamlığa gitse de bu işe yaramaz. Bunun üzerine çavuş gururla taşıdığı istiklal madalyasını çıkarır ve köyden ayrılan öğretmene verir.
Yaklaşık 600 filmde irili ufaklı çeşitli roller alan Erol Taş, oynadığı filmlerin yalnızca 6 tanesinde ise başrol oyuncusu olarak karşımıza çıkıyor:
Mapushane Çeşmesi (1964-Suphi Kaner)
Kanlı Kale (1965-Yavuz Yalınkılıç)
Efenin İntikamı (1967-Yavuz Yalınkılıç)
Eşkiya Kanı/Hakimo (1968-Yavuz Figenli)
Konuşan Gözler (1965-Hicri Akbaşlı)
Katırcı Yani Efenin Definesi (1967-Yavuz Yalınkılıç)
Ödülleri
1968 Antalya Altın Portakal Film Festivali, En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Ödülü, İnce Cumali
1975 Antalya Altın Portakal Film Festivali, En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Ödülü, Diyet
İzmir Film Festivali, En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Ödülü, Sahildeki Ceset
Turizm Bakanlığı, En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Ödülü, Susuz Yaz
Meksika Accopulco Festivali, En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Ödülü, Susuz Yaz
İlk eşi Hafize Taş’tan Metin Tanju ve Güler-Gönül adında ikiz çocukları olan Erol Taş, eşinin 1965 senesinde vefatından sonra Konya’nın ünlü yün tüccarlarından Süleyman Erşan’ın kızı ve bunun yanı sıra teyzesinin çocuğu olan Elmas Erşan ile evlenir,bu evliliğinden 1968 senesinde Müjgan adında bir kızı olan Erol Taş 8 Kasım 1998 tarihinde geçirdiği bir kalp krizi sonucu vefat etti.