İbn-i Sina, 980 senesinde Özbekistan’ın Buhara yakınlarında Afşana kentinde dünyaya geldi. Babası Abdullah, Samani İmparatorluğu’nun önemli şehri Belh’ten gelen saygın bir bilim adamıydı.
Buhara’da iyi bir eğitim aldı. Olağanüstü hafızası ve zekası da bu hususta ona çok yardım edecektı. 14 yaşına geldiğinde öğretmenlerini geçmeye başlamıştı. 16 yaşında tıbba döndü ve bu husustaki bilgileri öğrenmekle yetinmeyip yeni tedaviler de geliştirdi. 19 yaşında doktor ünvanı elde etti ve ücret almaksızın hastaları tedaviye başladı.
İbn-i Sina ilk kez 997 senesinde tehlikeli bir hastalıktan kurtardığı Emir’in yanında çalışmaya başladı. Bu hizmetinin karşılığında aldığı en önemli ödül Samanilerin resmi kütüphanesinden dilediğince yararlanmak oldu. Kütüphanede kısa süre sonra yaşanan yangında düşmanları onu bilerek kundaklama yapmakla suçladı.
22 yaşında babasını kaybetti. 1004 senesinin Aralık ayında Samani Hanedanı bitti. İbn-i Sina Gazneli Mahmut’un teklifini geri çevirdi ve batıya Ürgenç’e gitti. Buradaki vezir bilim dostuydu ve ona ufak de olsa bir maaş bağladı. Yetenekleri için kullanma sahası arayan İbn-i Sina Merv’den Nişabur’a ve Horasan sınırlarına kadar bölgeyi sıra sıra dolaştı. Kendisi de şair ve bilim adamı olan ve İbn-i Sina’ya sığınak sağlayan hükümdar Kabus bu sırada çıkan ayaklanmada yaşamını yitirdi. İbn-i Sina’nın kendisi de şiddetli bir hastalığa yakalanmıştı. Sonunda Hazar Denizi kıyısındaki Gorgan’da eski bir arkadaşına rastladı. Onun yanına yerleşti ve bu şehirde mantık ve astronomi dersleri vermeye başladı. Kanun kitabının başlangıcı da bu döneme rastlar.
Daha sonra Rey’de ve Kazvin’de çalıştı. Yeni eserler yazmaveya sürdü. İsfahan valisinin yanına yerleşti. Bunu öğrenen Hamadan emiri İbn-i Sina’yı yakalattı ve hapsetti. Savaş bittikten sonra Hamadan emirinin yanında çalıştı. Kısa süre sonra İbn-i Sina, kardeşi, iyi bir öğrencisi ve iki köleyle kılık değiştirip şehirden kaçtı ve korku dolu bir yolculuktan sonra çok iyi karşılandıkları İsfahan’a ulaştı.
İbn-i Sina’nın kalan 10 veya 12 yılı Ebu Cafer’in hizmetinde geçti. Burada doktor, bilim danışmanı olarak çalıştı ve hatta savaşlara bile katıldı. Bu senelerda edebiyat ve filoloji çalışmaya başladı. Bir Hemedan seferi sırasında şiddetli bir kolik atağına yakayı ele verdi. Güçlükle ayakta duruyordu. Hamedan’a vardığında önerilen tedavileri uygulamadı ve kendisini kadere teslim etti. Ölüm yatağında mallarını yoksullara bağışladı, kölelerini azat etti ve son gününe dek 3 günde bir Kuran okudu.
İbn-i Sina, 21 Haziran 1037 tarihinde İran’ın Hamedan şehrinde öldü.
İbn-i Sina’ya göre metafiziğin temel konusu, “vücudu mutlak” olan Allah ile yüce varlıklardır. Vücut (var olan) üçe ayrılır: Olası varlık veya yaşanan ve sonra yok olan varlık; olası ve zorunlu varlık (tümeller ve yasalar evreni, kendiliğinden var olabilen ve bir dış neden aracılığıyla gerekli olan varlık); özü gereği gerekli olan varlık (Allah). İbn-i Sina Allah’ı “Vacib-ül Vücud” yani ‘varlığı zorunlu olan’ olarak belirtir ve bu fikir ona hastır.
İbn-i Sina, ruhbilimin, metafizik ile fizik içinde bağlantı kuran ve bu iki bilimden de yararlanan bir bilgi alanı olduğunu savunmuş, ruhbilimini üç ana bölüme ayırmıştır: Akıl ruhbilimi; deneysel ruhbilim; tasavvuf veya gizemci ruhbilim. İnsanların ruhlarının müzikle tedavi edilebileceğini öne sürmüş ve bu yöntemi geliştirmiştir.
Bu husustaki görüşleri Aristotales ve Farabi’den farklı olan İbn-i Sina’ya göre, akıl 5 çeşittir; bilmeleke (veya ‘olası akıl’ açık-seçik ve zorunlu olanları bilebilir); he-yulâni akıl (bilmeyi ve anlamayı sağlar); kutsi akıl (aklın en yüksek aşamasıdır ve her insanda bulunmaz); muste-fat akıl (kendisinde bulunanı, kendisine verilen “makûllerin ” suretlerini algılar); bilfiil akıl (“makûl”leri yani kazanılmış verileri kavrar). İbn-i Sina, akıl hususunda, Eflatun’un idealizmi ile Aristoteles’in deneyciliğini uzlaştırmaya, birleştirici bir akıl görüşü ortaya koymaya çalışmıştır.
İbn-i Sina’ya göre bilimler madde ve şekil ilişkisi yönünden üçe ayrılır: El-ilm ül-esfel (Doğa bilimleri veya aşağı bilimler), maddesinden ayrılmamış şekillerin bilimidir; mabad-üt-tabia (metafizik), el-ilm’üll-âli (mantık veya yüksek bilimler) maddesinden ayrılan şekillerin bilimleridir; el-ilm ül-evsat (matematik veya orta bilimler) fakat insanın zihninde maddesinden ayrılabilen, arada bir maddesiyle birlikte, arada bir ayrı olan şekillerin bilimidir.
Kendisinden sonraki Doğu ve Batı filozoflarının çoğunu etkileyen İbn-i Sina, müzikle de ilgilenmiştir. 250’yi aşkın yapıtının başlıcası olan Şifa ve Kanun, felsefenin temel yapıtı sayılarak, uzun yıllar boyunca birden fazla üniversitede okutulmuştur.
İbn-i Sina Eserleri
1593 El-Kanun fi’t-Tıp – “Tıpta Kanun”(Tıp ile alakalı zamanının detaylarını ihtiva eder. Orta çağda dört yüz yıl Batı’da ders kitabı olarak okutulmuştur. Latinceye on çevirisi yapılmıştır.)
1593 Kitabü’l-Necat – (“Kurtuluş Kitabı”Metafizik konularda yazılmış özet bir eserdir. )
1880 Risale fi-İlmü’l-Ahlak – (“Ahlak Konusunda Kitapçık”)
1892 İşarat ve’l-Tembihat – (“Belirtiler ile alakalı bir eserdir.)
1927 Kitabü’ş-Şifa – (“Mantık, Matematik, Fizik ve İlahiyat yani Metafizik konularında yazılmış 11 ciltlik hacimli bir eserdir. Bir çok kereler Latinceye çevrilmiş ve ders kitabı olarak okutulmuştur.”).Mantık bölümü, Mantık , Musiki ve Hitabet kitaplarından meydana gelir.Matematik bölümünde Aritmetik , Geometri ve Astronomi kitapları yer alır. Tabiat yahut Fizik bölümünde ise, Fizik, Kimya, Mineraloji