Kemal Tahir, 15 Nisan 1910’da İstanbul’da dünyaya geldi. Babası, II. Abdülhamit’in yaverlerinden Yüzbaşı Tahir Bey; annesi, Osmanlı sarayında Abdülhamit’in kızı Naile Sultan’ın hizmetinde bulunan Nuriye Hanım’dır. Ailenin en büyük çocuğu olan Kemal Tahir, babasının görevleri sebebiyle ilk öğrenimini imparatorluğun değişik yerlerinde sürdürdü. Ailenin 1923’te İstanbul’a yerleşmesinden sonra eğitim hayatına Galatasaray Lisesi’nde sürdü.
Annesinin 1926 senesinde veremden ölümü ve babasının ikinci bir evlilik yapması üzerine öğrenimini 10. sınıfta iken bıraktı; önce İstanbul’da avukat kâtipliği, sonra Zonguldak’taki kömür işletmelerinde ambar memurluğu yaptı.
1932’de İstanbul’a döndü, Vakit, Haber, Son Posta gazetelerinde röportaj yazarı, çevirmen, düzeltmen olarak çalıştı. 1933’de Kenan Şahabettin, İdris Ahmet, Ziya İlhan, Yakup Kadri, Nuri Tahir, Ertuğrul Şevket, Fakih Özden ve Arif Nihat Asya gibi yazar ve şairlerle Geçit isimli bir edebiyat dergisi çıkardı. Geçit Dergisi kadrosunda bulunann Ertuğrul Şevket Avaroğlu, Babıali’de tanıştığı Kerim Sadi Türkiye Komünist Partisi üyesi olan komşusu Sarı Mustafa Börklüce ve onun aracılığı ile tanıştığı şair Nazım Hikmet, gibi sosyalist aydınlarla arkadaşlığı sonucu sosyalist fikirleri benimsedi 1934-1936 içinde Yedigün ve Karikatür dergilerinde sekreterlik yaptı;.Varlık ve Ses dergilerinde takma adlarla şiirler yayımladı, Karagöz gazetesinde başyazarlık, Tan’da yazı işleri müdürlüğü yaptı.
İlk kitabı, 1936 senesinde paylaşımı yaptığı ”Namık Kemal İçin Diyorlar ki” adlı kitapçık oldu. Kitapçık, Namık Kemal ile ilgili yaptığı yedi soruluk ankete çeşitli şair ve yazarlar aracılığıyla verilen yanıtlardan oluşmaktaydı. Falih Rıfkı Atay, Vâlâ Nureddin, Hüseyin Cahit Yalçın, Peyami Safa, Ercüment Ekrem Talu, Sadettin Nüzhet Ergun, Kerim Sadi Cerrahoğlu, Dr. Fuad Sabit, Nâzım Hikmet, Hüseyin Avni Şanda ve Suat Derviş’in yanıtlarını ve Kemal Tahir’in onlar ile ilgiliki saptamalarını içeren kitapçık, edebiyat dünyasında geniş yankı buldu. 1937’de ikinci kitabı olan ”Bir Çalgıcının Seyahatı” adlı romanı yayınlandı.
İstanbul’un tanınmış gazeteciler arasında yer alan Kemal Tahir, 1937’de İzmir’de öğretmenlik yapan Fatma İrfan Akersin ile ilk evliliğini yaptı; bu evlilik Kemal Tahir’in 1938’de hapse girmesi sebebiyle devam etmedi ve 1940 senesinde boşanma ile sonlandı.
Kemal Tahir, bahriyede görevli kardeşi Nuri Tahir, Nazım Hikmet, Hamdi Alev, Emine Alev, Hikmet Kıvılcımlı, Fatma Nudiye Yalçı, Kerim Korcan, Mehmet Ali Kantan, Seyfi Tekbilek ve Hüseyin Durugün ile birlikte ”askeri isyana tahrik ve teşvik” suçlaması ile 13 Haziran 1938 tarihinde tutuklandı.
Kemal Tahir Donanma Davası ve Cezaevi Yılları
Suçlanmasının nedeni astsubay olan kardeşi Nuri Tahir’e Sabahattin Ali’nin bir kitabını vermek idi. “Donanma Davası” yahut “Bahriye Olayı” diye adlandırılan bu dava sebebiyle Donanma Komutanlığı Mahkemesi’nde yargılandı, 15 yıl ağır hapis cezasına çarptırıldı.
Çankırı, Çorum, Kırşehir, Malatya cezaevlerinde 12 yıl hapis yattı. Hapishanedeki senelerını okuyarak ve “sarı defterine” yazarak gecirdi. Takma isimle mizah öyküleri ve polisiye romanlar kaleme alan yazar, 1954 yılına kadar “Kemal Tahir” adını eserlerinde kullanamadı “Göl İnsanları”’na alacağı iki öyküsünü hapisteyken Cemalettin “Mahir” takma adıyla Tan’da yayımladı.
Hapishane senelerında Fatma İrfan Hanım’a yazdığı mektuplar “Kemal Tahir’den Fatma İrfan’a Mektuplar” adıyla; Nazım Hikmet’in kendisine yazdığı mektuplar “Kemal Tahir’e Mapushaneden Mektuplar” adıyla basıldı.
6-7 Eylül hadiseleri sırasında bir kez daha tutuklandı, Harbiye Cezaevi’nde 6 ay yattı. 14 ay kadar Aziz Nesin ile birlikte kurdukları Düşün Yayınevi’ni yönetti. Metin Erksan, Halit Refiğ, Atıf Yılmaz ile senaryo çalışmaları yaptı.
Kemal Tahir’in ilk önemli eseri olan 4 bölümlük Göl İnsanları uzun öyküsü Tan gazetesinde tefrika olarak yayınlandı, eser 1955’te kitap olarak basıldı. Bu eserde seneler sonra ilk defa kendi adını kullandı.
Göl İnsanları’nı paylaşımı yaptığı 1955 senesinde bir köy romanı olan Sağırdere romanı da yayımlandı. Sağırdere (1955) ve onun devamı olan Körduman’da (1957) Çorum’un Yamören köyünden Kamil’in macerasıni merkez alarak köylünün poblemlerinı, etik değerlerini, köyün ekonomik yapısını, tarih içindeki bağlarından koparmadan sergiledi.
Mütareke dönemi İstanbul’unu konu alan Esir Şehrin İnsanları’ndan (1956) sonra yayımlanmış olan Körduman’ı; eşkiyalık olgusuna eğildiği Rahmet Yolları Kesti (1957), Çorum bölgesi bireylerinı anlatan roman üçlemesinin ilk iki kitabı Yediçınar Yaylası (1958) ve Köyün Kamburu (1959) izledi (Üçlemenin son kitabı, 1970’de yayılanan Büyük Mal adlı romandır ).
1960’tan sonra tüm dikkatini Osmanlı tarihi ve toplum yapısına yönelterek, devlet, Doğu-Batı çatışması, Batılılaşma ve mülkiyet gibi poblemleri derinden kavramaya uğraştı; incelemeleri sonucu resmî tarih söyleminin karşısında, Osmanlı Devleti’nin kültürel ve siyasî mirasını sahiplenen bir romancı halini aldı.
Kemal Tahir’in kendisiyle, Osmanlı Devleti, Cumhuriyet ve Batılılaşma ile hesaplaşmasının sonucu olarak 1965 senesinde Yorgun Savaşçı adlı romanı yaşandı. Resmi tarih söylemine aykırı görüşler içeren bu eser, tarihi çarpıtmakla eleştirildi. 1980 senesinde romanın TRT aracılığıyla filme çekilmesi ile yeniden gündeme gelen eleştiriler, 1983’te filmin başbakan Bülent Ulusu’nun emri ile yakılmasına yol açtı.
1965 senesinin Nisan ayında Cumhuriyet Gazetesi’nde tefrika edilen Bozkırdaki Çekirdek romanı, Kemal Tahir’in çok tartışılan eserlerinden birisi oldu. Bu eserde Köy Enstitülerinin tepeden inmeci bir yaklaşımla kuruluşunu eleştirerek iktidarla ters düştü.
1967’de en önemli eserlerinden birisi olan Devlet Ana yayımlandı. Osmanlı Devleti’nin kuruluşunu ele aldığı bu romdan “kerim devlet” kavarmını ortaya attı; batılılaşmayı eleştirdiİ yerli bir sosyalizm oluşturmaya çalışarak Marksistlerin tepkisini çekti.
1968 senesinde Yorgun Savaşçı ile Yunus Nadi Ödülü’nü, Devlet Ana ile Türk Dil Kurumu Roman Ödülü’nü kazandı.
Kemal Tahir, 1968’de aldığı davet üzerine SSCB’ye gitti. 1970’de akciğer cerrahi operasyonu geçiren Tahir, 21 Nisan 1973 tarihinde geçirdiği bir kalp krizi sonucu İstanbul’da yaşamını yitirdi. Cenazesi, Sahrayı cedit Mezarlığı’na toprağa verildi.
Kemal Tahir’in; Namuscular, Karılar Koğuşu, Hür Şehrin İnsanları, Dam Ağası, Bir Mülkiyet Kalesi romanları ölümünden sonra yayımlandı.
Kemal Tahir kitaplarının yayının devam etmesi için ölümünden sonra eşi aracılığıyla “Kemal Tahir Vakfı” kurulmuş; Kadıköy’deki yaşamının son senelerını geçirdiği ev, ziyarete açılmıştır.
Yazarın kitapları Halit Refiğ, Metin Erksan, Atıf Yılmaz gibi yönetmenler aracılığıyla sinemaya aktarılmıştr.
Düşüncelerindeki çıkış noktası Marksizm ile Türkiye gerçeği içindeki bağlantı sorunuydu. Siyasi eylemlere de katılmış bir yazar olarak, Türkiye’de kendi algıladığı siyasal, sosyal, kültürel yapı ile Marksizmin sunduğu çözüm içinde bir çelişki görüyordu. Türk toplum yaşamına uymadığına inandığı batılılaşmaya ilişkin yargısı da Marksizmi yetersiz bulmasına bağlıydı. Çünkü Marksizm, “Türkiye’de 2. Meşrutiyet ve Cumhuriyet dönemlerinin siyasal ve kültürel uygulamalarını bir ticaret burjuvazisi devriminin sonucu” olarak değerlendiriyordu. Kemal Tahir ise böyle bir sınıfın varlığından kuşkuluydu. Böylelikle hem Marksizmin, hem de batılılaşmanın ürünü olan cumhuriyet dönemi resmi tarih görüşünün aşılması düşüncelerinin temel noktası oldu.
Marx ve Engels’in doğu toplumlarıyla alakalı görüşlerini araştırdı. Cumhuriyet dönemi resmi ideolojilerinin dışında kalan Ömer Lütfi Barkan, Mustafa Akdağ, Halil İnalcık, Niyazi Berkes, Şerif Mardin gibi bilim adamlarının eserlerinden vardığı sonuca göre, Osmanlı-Türk toplumu, Marksizmin toplumların sosyo-ekonomik zamanda birbirini izleyen zorunlu aşamalar olarak gördüğü ilkel topluluk – kölecilik – feodalite – kapitalizm sürecinde yer almaz. Kendi kültürel ve sosyal yapısından kaynaklanan çok daha özel bir gelişme süreci, dinamikleri ile yapısal değişiklikları mevcuttur. Bu nedenle batılılaşma, gerekli altyapısı olmayan bir topluma, soyut ve şekilsel bir üstyapı getirme çabasından başka bir şey değildir. Köklü bir ekonomik ve toplumsal devrim yapılmadan başlatılan tepeden inme uygulamalar taklitçiliktir.
Bu ana fikir çerçevesinde eserlerinde Osmanlı toplumunun kölecilik ve feodalizmden fazla farklı ve insancıl bir temel üzerine kurulduğunu anlatmayı amaçladı. Romanlarında da “Türk insanı ve Türkiye özeli” olgusunu görülmektedirmaya çalışmadı.
Roman tamamen içinden çıktığı toplumun yapılanmasına bağımlıdır. Romanı diyalektik bir tür olarak anlamak ve insan muhayyilesine katkısını kavramak, romanın dünyayı belirlemek için sarfettiği çabaların şekilsel gerçekçilik metotlarınin kullanımına bağlı olduğunu da anlamaktır. Don Kişot’ un şövalye romanlarının kahramanlarına benzeme teşebbüsünün gülünçlüğü yalnızca model imkânsızlığı ışığı altında kavranabilir. Tam bu noktada Kemal Tahir’in önemi belirir. Zira Türk romanında bu meselenin taşını kaldıran ilk romancıdır. Romanları, Osmanlı Devleti’nin 14. yüzyılda kuruluşundan 20. yüzyıla kadar Türk toplumunda bir Osmanlı sürekli olarakliği arayışıdır.
Toplumsal gerçekçi çizgide sürdürdüğü yazarlık yaşamında eserlerinde yalın bir dil kullandı. Bilhassa Orta Anadolu Türkçesini dilinin odak noktasina koydu. Diyaloglarla zenginleştirdi, karizmatik karakterler yarattı.
Kemal Tahir Kitapları
Göl İnsanları
Sağırdere
Esir Şehrin İnsanları
Körduman
Rahmet Yolları Kesti
Yediçınar Yaylası
Köyün kamburu
Kelleci Memet
Yorgun Savaşçı (roman)
Bozkırdaki Çekirdek
Devlet Ana
Esir Şehrin Mahpusu
Kurt Kanunu
Büyük Mal
Yol Ayrımı
Namusçular
Karılar Koğuşu
Hür Şehrin İnsanları
Damağası
Harem’de Dört Kadın
Kemal Tahir’e Mapusaneden Mektuplar
Notlar / K.Tahir Vakfi çalişmaları
1950 Öncesi Cezaevi Notları
1950 Öncesi Şiirler; Ziya İlhan’a Mektuplar
Batılaşma
Çöküntü
Kitap Notları
Mektuplar
Notlar / Osmanlılık / Bizans
Roman Notları 1; Topal Kasırga / Darmadağın Olan Devlet
Roman Notları 2; Batı Çıkmazı
Roman Notları 3; Patriyot Ömer / Gülen Azap Çıkmazı
Sanat edebiyat 1
Sanat edebiyat 2
Sanat edebiyat 3
Sanat edebiyat 4
Sosyalizm, Toplum ve Gerçek