Ziya Paşa, 1825 senesinde İstanbul’da dünyaya geldi. Babası, Galata Gümrüğü’nde kâtiplik yapan Erzurum’un İspir beldesinden Ferideddin Efendi, annesi Itır Hanım’dır. Asıl adı Abdülhamid Ziyaeddin’dir.
Öğrenimine Kandilli’de başladı; Süleymaniye yakınlarındaki “Mekteb-i Ulum-i Edebiye”’de sürdü. Özel derslerle Arapça ve Farsça öğrendi.
Bir süre Sadaret Mektub-i Kalemi’nde katip olarak çalıştı. Bu arada sürdüği Arapça ve Farsça dersler ile klasik edebiyatta ustalığını ilerletti; devrin şair ve alimlerinin buluştuği Lebib Efendi Konağı’ndaki toplantılara katıldı.
Şairlikte ve Sadaret Kalemi’ndeki başarılarını takdir eden Sadrazam Mustafa Reşit Paşa’nın aracılığıyla 1855’te sarayda Mabeyn Katipliği’ne atandı. Bu arada Fransızca öğrendi. Molière’in Tartuffeadlı eserini “Tartüf yahut Riyanın Encamı” adı ile çevirerek Türk edebiyatının ilk manzum tercüme piyesini ortaya koydu. Louis Viardot’un “Endülüs Tarihi”, Cheruel ve Lavelle adlı yazarların “Engizisyon Tarihi” adlı eserlerini Fransızca’dan Türkçe’ye çevirdi. Bir yandan da Hersekli Arif Hikmet Bey’in Laleli’deki evinde tertip edilen Encümen-i Şuara Topluluğu toplantılarına katıldı.
1859’da Mustafa Reşit Paşa’nın vefatından sonra sadrazam olan Mehmet Emin Ali Paşa ile anlaşamadığından yeni görevlere atanarak saraydan uzaklaştırıldı. Bu arada yazdığı “Terci-i Bend” şiiri ile ilk defa edebiyat alanında ün sağladı. 132 beyit uzunluğunda, divan tarzında bir eser olan bu şiirde evren ve dünyayı yeni bir bakışla kavrama çabası görülür ve devrin hükümeti üstü örtük olarak eleştirilir.
Saraydan uzaklaştırıldıktan sonra önce Atina elçiliğinde görevlendirilen Ziya Paşa, 1861’de Kıbrıs Mutasarrıfı oldu ve Paşa ünvanını aldı. Kıbrıs’ta sıtmaya yakayı ele verdiğı gibi bir çocuğunu ve babasını orada kaybetti; 1863’te Amasya, 1865’te Canik Mutasarrıfı oldu; 1866’da İstanbul’a dönebildi; Kıbrıs dönüşü rahatsız olan eşini de kaybetti.
Yönetime muhalif olan İttihak-ı Hamiyet Cemiyeti’nin (sonraki adıyla Yeni Osmanlılar) üyesi olan Ziya Paşa, Diyarbakırlı Flip Efendi’nin çıkardığı Muhbir Gazetesi’ndeki hükümeti eleştiren yazılar yayımlaması yüzünden Nisan 1867’de yeniden Kıbrıs’a atandı.
Kısa bir süre önce saraya küskün olarak Paris’e yerleşen Osmanlı devlet adamı ve Mısır prensi Mustafa Fazıl Paşa, İstanbul’a gönderdiği bir adamı vasıtasıyla Ziya Paşa’yı ve birkaç ay önce Erzurum’a vali muavini olarak atanan fakat gitmeyen Namık Kemal’i Paris’e davet etti; onlara geçimlerini yarayacak kadar para tahsis edeceğini açıkladı. İki şair, Avrupa’ya gidip Mustafa Fazıl Paşa’nın koruyuculuğunda kalemleri ile hükümete muhalefet etme teklifini kabul ettiler. Kendilerine gerekli gördükleri kimseleri de bununla birlikte getirebilecekleri bildirilmişti. Ali Suavi ile Agah Efendi’yi de davete karar verdiler. Mithat Paşa’yı gidişlerinden haberdar ettikten sonra birlikte Fransız Büyükelçiliğinin yardımı ile ülkeden kaçarak İtalya’nın Messina Limanına gittiler.
Ziya Paşa, Namık Kemal ve Messina’da buluştukları Suavi Efendi, 30 Mayıs 1867’de Paris’e vardı. Mustafa Fazıl Paşa’yı konağında ziyaret ettiler. Yaşça büyüklüğü sebebiyle Ziya Paşa grubun önderi durumundaydı.
Avrupa yaşamı Paris’te başlayan Ziya Paşa, kısa bir süre sonra Paris sergisi için şehre Osmanlı Padişahı Abdülaziz’in gelecek olması sebebiyle geçici olarak ülkeden ayrılmayı uygun buldu. 30 Haziran 1867’de Namık Kemal, Agah ve Suavi Efendilerle birlikte Londra’ya gitti. Ziya Paşa, Abdülaziz’in Avrupa seyahatinin devamında Londra’ya gelmesi üzerine Brighton’a çekildi fakat Sultan’a “Ziya Paşa’nın Arzuhali” adlı dilekçe şeklinde yazılmış eserini sundu. Eser, sadrazam Ali Paşa aleyhine yazılmış siyasi tenkit ve hicivdir.
Yeni Osmanlılar, Abdülaziz’in seyahatinden sonra çalışma programını oluşturdular; bu programa göre Namık Kemal ve Ziya Paşa’nın “Hürriyet” adlı bir gazete çıkarması kararlaştırıldı. Hürriyet’in ilk sayısı, 29 Ağustos 1868’de çıktı. Bu ilk sayıda Ziya Bey’in Osmanlı kabinesini yeren bir yazısı yayımlandı. Yazı, Abdülaziz ile barışıp İstanbul’a dönmüş olan Mustafa Fazıl Paşa’nın istediğinden fazla daha ağır bir makale idi; Mustafa Fazıl Paşa bundan dolayı Genç Osmanlıları tahsisatlarını kesmekle tehdit etti. Genç Osmanlılar’ın eleştirel yazılarına engel olmak için Hariciye Nazırı Fuat Paşa da önceden Londra elçisine bir yazı göndererek bu yayınların İngiliz hükümeti ile anlaşarak durdurulmasını istemişti. Bu nedenle Ziya Paşa İngiltere’de soruşturmaya uğradı ve kefaletle serbest kalabildi.
Mustafa Fazıl Paşa’nın yardımlarının git gide azalması üzerine Mısır Hidivi İsmail’in desteğini kabul eden Genç Osmanlılar, bu destek ile gazeteyi çıkarmayı sürdürdüler. Namık Kemal’in yönetiminde çıkarılan gazetede farklı zamanlarda Namık Kemal ve Ziya Paşa’nın birbirine zıt fikirler içeren makaleleri yayımlandı. Ziya Paşa’ya göre ülkenin içinde olduğu kötü durumun sebebi vezirlerin suistimali, Namık Kemal’e göre ise sistemin bozukluğu idi. Ziya Paşa yazılarında açıkça Ali Paşa hükümetine hücum ediyordu. Bu durum, Ali Paşa ile anlaşamayan Mısır Hıdivi’ni tatmin ediyordu. Lakin Namık Kemal Mısır Hidivi aleyhine polemik yürütüyordu. Aralarındaki anlaşmazlık, Namık Kemal’in Mustafa Fazıl Paşa’nın isteğine uyarak 6 Eylül 1869 tarihinde gazeteden ayrılmasına yol açtı.
Öfkeye kapılan Ziya Paşa, elindeki toplu parayı Mustafa Fazıl Paşa’ya geri gönderip Cenevre’ye çekildi. Hidiv İsmail’in kendisiyle temas kurup destek sağlaması üzerine 13 Eylül 1869 tarihinden bu yana gazete Cenevre’de Ziya Paşa yönetiminde çıkmaya başladı. Ziya Paşa bir süre sonra Londra’ya geçti ve burada da Hürriyet’i yayımlamayı sürdürdü. Gazetenin 78. sayısında Ali Suavi’nin “Ali Paşa Muhakemesi” başlıklı makalesinde bulunan “Ali Paşa’nın öldürülmesi gerektiği” yolundaki ifadeler sebebiyle İngiliz makamları aracılığıyla tutuklanan Ziya Paşa, kefalet ile serbest kalınca Fransa’ya kaçtı. 1870 yılı Nisan ayında İsviçre’ye geçti ve yeni bir matbaa kuramayınca Hürriyet’i 89. sayıdan bu yana taşbasması olarak çıkardı. Gazete, son sayısını 29 Mayıs 1870’de yayımladıktan sonra kapandı.
Hürriyet’in kapanmasından sonra yeni bir gazete çıkarmak isteyen fakat bunu başaramayan Ziya Paşa’nın İstanbul’a dönmesine sadrazam Ali Paşa’nın ölümünden (8 Ağustos 1871) sonra izin çıktı.
İstanbul’a döndükten sonra 1872-1876 içinde çeşitli memuriyetliklerde vazifelendirildi. Bir süre geçim sıkıntısı çekti. Abdülaziz’in tahttan indirilmesi ve yerine II. Abdülhamit’in tahta çıkarılmasından sonra kurulan Anayasa Komisyonunda yer aldı. Bu arada Maarif Müsteşarlığı görevinde idi fakat müsteşarlığın işlerinden ziyade anayasa çalışmaları ile uğraştı. Anayasanın 23 Aralık 1876’da ilan edilmesinden sonra Genç Osmanlılar’ı tutuklama ve srügünlerle etrafından uzaklaştıran padişah Abdülhamit, Ziya Paşa’yı İstanbul’dan uzaklaştırmak için vezir rütbesi ile Suriye’ye vali olarak gönderdi.
3 buçuk ay süren Suriye valiliğinden sonra Konya’da bir yıl valilik yapan ve eğitimle alakalı çalışmalar gerçekleştiren Ziya Paşa, son kez 1878 senesinde Adana’ya vali olarak atandı. Adana’da eğitim ve kültür alanında faaliyet gösterdi. Bursa valisi Ahmet Vefik Paşa’yı örnek alarak bir tiyatro binası inşa ettirdi, temsil vermek üzere İstanbul’dan bir tiyatro heyeti getirtti ve Fransızca’dan piyes tercüme etti. İmarla alakalı faaliyetlerde bulundu; Gülek nahiyesinde bir rüştüye açtı.
Ziya Paşa, 2 yıla yakın valilik yaptığı Adana’da 17 Mayıs 1880’de sirozdan yaşamını yitirdi. Büyük bir cenaze merasiminin sonrasında Adana Ulu Camii yanına toprağa verildi. 1881 senesinde Adana valisi Abidin Paşa aracılığıyla Ziya Paşa için türbe yaptırıldı. Türbenin etrafı 1960’larda park haline gelmiştir.
İki evlilik yapmış olan Ziya Paşa’nın ilk evliliğinden Hayali Bey, Seniha Hanım, Vahid Ziya Bey adlı üç çocuğu, Saadet Hanım ile yaptığı ikinci evliliğinden ileride Kurtuluş Savaşı’nın ünlü komutanlar içinde bulunacak olan oğlu Reşat dünyaya gelmiştir (1879).
Ziya Paşa Eserleri
1868 Zafername (düzyazı, şiir)
1910 Veraset Mektupları (ölümünden sonra)
1880 Eş’ar-ı Ziyâ (ölümünden sonra şiir
Şiir ve İnşa Makalesi
Defteri Amal (anı)
Terkibi-i bent
Harabat
Ziya Paşa Tercümeleri
Viardot’tan, Endülüs Târihi’ni,
Cheruel ile Lavallee’den, Engizisyon Târihi’ni,
J.J. Rousseau’dan Emil’i,
Moliere’den Tartuffe’ü tercüme etmiştir.
Eserlerinde baskıcı yönetime karşı özgürlükleri ve meşrutiyeti savundu. Batılılaşma yanlısı, yenilikçi Tanzimat Edebiyatı’nın öncüleri içinde yer aldı. Namık Kemal ve Şinasi ile birlikte yeni Türk edebiyatının temellerini attı. Türk edebiyatının kendi geleneğine sahip çıkmasını istedi, şiir ve yazı dilinin halkın dili olması gerektiğini savundu.
Şiirlerinde divan şiir şekillerini kullandı ama içerikte hak, adalet, uygarlık, hürriyet gibi temaları işledi. “Terci-i Bend” ve “Terkîb-i Bend” isimli iki şiirinde ise insanın yargısı ve gerçeği kavramanın olanaksızlığı, Tanrı’nın mutlak egemenliği gibi metafizik konular üzerinde durdu. Bu iki ünlü manzume, başlıbaşına bir eser olarak birden fazla defa basıldı.
1874-1875’te Arap, Fars ve Türk şairlerin şiirlerini “Harabat” adlı 3 ciltlik ansiklopedide topladı. Antoloji için yazdığı manzum önsöz, “Mukaddeime-i Harabat”, ayrı bir eser olarak da basılmıştır. Bu önsözde divan edebiyatını övmesi, Namık Kemal ile aralarının bozulmasına neden olmuş; Namık Kemal karşılık olarak “Tahrib-i Harabat” adlı manzumeyi kaleme almıştır.
Ziya Paşa’nın manzum eserlerleri önce damadı Hamdi Paşa aracılığıyla “Eş’ar-ı Ziya” adıyla, ardından Süleyman Nazif aracılığıyla ”Külliyat-ı Ziya Paşa” adı altında birer ciltte toplandı. Ali Paşa’yı hicvetmek için yazdığı “Zafername” adlı bir manzumesi de mevcuttur.
Ziya Paşa, şiir dışında siyasi konular üzerine ufak kitaplar kaleme aldı. “Rüya”, “Veraset-i Saltanat-ı Seniyye”, “Ziya Paşa’nın Arzuhali” bu eserlerdendir.
Gazetelerde yazdığı makaleler içinde Hürriyet’in 7 Eylül 1868 tarihli 11. sayısında paylaşımı yaptığı “Şiir ve İnşa” başlıklı makalesi çok meşur olmuştur. Bu makalesinde şiirde halk şiirinden yararlanmak ve halkın anlayabileceği dili kullanmak gerektiğini söyler.
Engizisyon Tarihi ve Endülüs Tarihi adlı iki tarih kitabını Fransızca’dan Türkçe’ye çevirdi; Molière’in Tartüffe eserini Türkçe’ye çevrirerek, Türk edebiyatının ilk manzum piyesini ortaya koydu. Jean-Jacques Rousseau’dan yaptığı “Emile” tercümesi yayınlanmış eserleri içinde yer aldı.
Ziya Paşa
“Âyinesi iştir birinin lafa bakılmaz
Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde”
şeklindeki deyimleşen beyitin de yazarıdır.